Haber

Özgür Özel: “Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararı açık bir darbe girişimidir. Yarın Meclis’te ‘Adalet Toplantısı’ yapılacak ve…

CHP Lideri Özgür Özel, TBMM’deki olağanüstü grup toplantısında, “Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin aldığı bir karar var. Bu karar açık bir darbe girişimidir. Sayın Numan Kurtulmuş, bu vesileyle açıklayacaktır.” yarın tüm grupların başkanları, tüm siyasi partilerin grupları var.” Grupları ve liderlerini kendi başkanlıklarında danışma kurulu toplantısı yapmaya davet ediyorum. Danışma Kurulu’nun özel oturum ve genel kurul açarak ‘Adalet oturumu’ yapmasını ve içinde bulunduğumuz adalet krizini TBMM’nin nasıl çözeceğine karar vermesini bekliyoruz. CHP, TBMM’nin açık oturumuna devam edecek. ‘Adalet Oturumu’, Meclis’teki adalet nöbeti, en az 20 milletvekilinden oluşan, varlığının her saatinde adalet konusunu gündeme getirecek, iç mevzuat çerçevesinde mücadele edecek, ancak Meclis açıldığında grup oluşturacak. kapalı. Sokaklarda, meydanlarda direneceğiz, bu hukuksuzluğa teslim olmayacağız. Mücadelemiz büyük. “Direnişle başlayacak ve devam edecek. Tek adama, onun ittifak ortaklarına, Anayasa’ya darbe yapmaya cesaret edenlere teslim olmayacağız” dedi.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın “seçilme hakkı” ile “kişi hürriyeti ve güvenliği” haklarının ihlal edildiğini belirterek verdiği karara uyulmaması gerektiğine hükmetti. Daire, ihlal kararına olumlu oy veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında “yargı aktivizmi” yapmakla suçlanarak suç duyurusunda bulundu. Bakanlık, Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin kararı da TBMM Başkanlığı’na gönderdi.

CHP Lideri Özgür Özel, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Can Atalay kararının ardından; TBMM Grubunu olağanüstü toplantıya çağırdı. CHP TBMM Kümesi dün saat 21.05’te basına kapalı toplandı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, yaklaşık 2 saat süren ve basına kapalı gerçekleşen grup toplantısının ardından şöyle konuştu:

“BUGÜN TÜRKİYE’DE İKİ BÜYÜK HUKUK KURULUŞU ORTAYA ÇIKTI VE KÜMELENMEMİZİ MUHTEŞEM BİR TOPLANTIYA ÇAĞRMAK ZORUNDA KALDIK”

“Bugün tescil belgemizi aldık. Sayın Genel Başkanımızdan hem kişisel, hem de organizasyonel tecrübeleri konusunda tavsiyeler aldık. Önümüzdeki hafta bu kürsüde grup konuşması yapmayı planlarken, bugün Türkiye’de iki büyük hukuki tuhaflık ortaya çıktı ve biz de bu konuyu değerlendirdik. Grubumuzu olağanüstü toplantıya çağırmak zorunda kaldık. Saat 20.00’de avukat milletvekillerimizle değerlendirme yaptık. Takip ettiğiniz üzere grubumuzla saat 21.00’den bu saate kadar durumu değerlendiriyoruz. Bir dizi karar aldık. Aldığımız kararları sizlerle paylaşmak üzere bu olağanüstü toplantımızın basına açık kısmını gerçekleştiriyoruz.Bugün ilki Anayasa Mahkemesi önünde basın emekçilerinin, basın meslek kuruluşlarının beklentileri vardı. Anayasa Mahkemesi, AKP ve MHP, Cumhur İttifakı yanlış bilginin yayılmasını önleyeceğini söylediler ama ülkede her türlü dezenformasyon kol gezerken buna engel olmadı ama geçen haftaki örnekte, Tolga Şardan yaptığı bir haber nedeniyle. Kendilerini hapseden Sansür Kanununun kaldırılmasını bekliyorlardı. Biz de destek verdik. Ancak ne yazık ki Anayasa Mahkemesi Sansür Kanunu’nun iptali talebimizi oy çokluğuyla reddetti. Biz buna üzülürken artık tüm basın mensupları yaptıkları haberlerden dolayı hapis tehdidi altındaydı, yasa çıkarken ‘Buna sebep olur’ dediğimizde ‘Gazeteciler yapacak’ dediler. bu yazıyla hapse atılma.’ ‘Söz veriyoruz’ diyenlerin niyeti belliydi. Bugün Anayasa Mahkemesi’nin çoğunluğu buna boyun eğdi. Buna karşı basın özgürlüğünü savunmaya, gazetecilerin arkasında durmaya, profesyonel basın kuruluşlarıyla işbirliği ve mücadeleye devam edeceğiz.

“BU KARAR DOĞRUDAN BİR DARBE GİRİŞİMİDİR”

Bu konu Türkiye’nin gündemindeyken, bundan çok daha fazlası olan ve bu gece bir araya gelmemize sebep olan bir tuhaflıkla karşı karşıyayız. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin almış olduğu bir karar var. Karar çok tartışmalı değil. Karar rastgele bir olay değil. Bu karar açık bir darbe girişimidir. Bu darbe girişiminin ne anlama geldiği, kime karşı olduğu ve sonuçlarının ne olacağı konusundaki değerlendirmemiz sonucunda ana muhalefet partisi olarak buna nasıl direneceğimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.

“CAN ATALAY KARARININ ÖRNEĞİ YÜKSEK MAHKEME’NİN ANAYASAYI İHLAL ETME, ANAYASAYA DİRENME, ANAYASA DÜZENİNİ ORTADAN KALDIRMA VE DOĞRUDAN AYRILMA GİRİŞİMİDİR. HALKI BU AYKIRI BASTIRMAYA DAVET EDİYORUZ.”

Öncelikle Can Atalay açısından karar, Can Atalay’ın seçme ve seçilme hakkının ihlaline ilişkin karara direnme kararıdır. Can Atalay’ı mağdur eden bir karardır. Ancak kararın hedefi Can Atalay ile sınırlı değil. Can Atalay kararı örneği; Anayasayı hiçe sayma, Anayasaya direnme, anayasal düzeni ortadan kaldırma girişimi ve doğrudan Yargıtay’ın ayaklanmasıdır. Karar, sadece Can Atalay’ı değil, Hatay halkını, Türkiye’deki tüm seçmenleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurumsal yapısını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş’un kendi sıfatıyla aldığı kararları da ortaya koymaya çalışıyor. Lider olarak Anayasa Mahkemesi üyelerini farklı sınırlara koymakta ve onları Meclis Başkanından farklı bir konuma getirmektedir. Bunu milletin ve milli iradenin üstünde görüyorlar. Karar, Meclis’e, Anayasa’ya ve Anayasa Mahkemesi’nin tüzel kişiliğine karşı darbe girişimidir. Filler dövüşürken çimenlerin çiğnendiği görülüyor. Ancak görünen o ki Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasındaki çatışma Can Atalay’ın haklarının çiğnenmesinin çok ötesinde. Kendi arasında kavga eden, kavga eden Cumhur İttifakının ta kendisidir. Kriz Cumhur İttifakının krizidir. Kriz MHP-AK Parti krizidir. AK Parti içindeki klikler arasında bir çatışma krizidir. AK Parti ve Cumhur İttifakı bileşeninin desteklediği ve şımarttığı Türkiye Cumhuriyeti’ni yargı ve devlet krizine sokacak kadar ciddi bir krizdir. Bunu yakalayıp direnmek gerekiyor. Halkımızı bu isyanı bastırmaya davet ediyoruz.

“DARBEYE DİRENEN KİMSE ARKASINDA CHP’Yİ BULACAK”

Bu Meclis 15 Temmuz akşamı kapatıldı. 14 Temmuz gecesi de kapatıldı. O Cuma gecesi jetler uçarken, istedikleri her şeyi verdikleri kişiler iki kere bir şey söylemediler ve verdikleri insanları övdüler. Övülen, 2010 Anayasa değişikliğiyle devlette, yargıda ve orduda kurdukları hakimiyetle bu milletin üzerine tanklar sürüyorlar, bu milletin üzerinde alçak uçaklar uçuruyorlar, dönemin Meclis Başkanını telefonla aradık. Aradı ve dedi ki, ‘Bu darbe girişimi sadece iktidara değil, millete de karşıdır. Parlamentoyu açın. Milletimiz ilk özgür seçime kadar bize muhalefet görevini vermiştir. Seçilmiş parlamentonun ve demokrasinin arkasında olduğunu ve kimden gelirse gelsin darbeye karşı olduğunu söyledi. Parlamentonun açılmasını istedi. Açılan Meclis’e koştu. Meclis kürsüsünde bu konuşmayı yaptı ve o dönemin karargah yöneticilerimizle birlikte ‘Artık tanklara binme zamanı geldi’ dedi. Darbeye direnmenin zamanı geldi. “Şimdi milli iradeye ve Anayasaya sahip çıkma zamanıdır” diyen 15 milletvekilinden biriyim. Şimdi bunu kürsüde söylüyorum. Kim bu darbeye direnirse arkasında CHP’yi bulacaktır.

“NUMAN KURTULMUŞ DİRENİRSE ARDINDA CHP’Yİ BULUR”

Sayın Numan Kurtulmuş, Meclis Başkanı sıfatıyla bu darbeye direniyorsa direnmelidir, çünkü darbeciler bunu Numan Kurtulmuş’a anlatıyor. ‘Anayasa Mahkemesi, Odamız tarafından verilen onay kararından yaklaşık 1 ay sonra ihlal kararı vermesine rağmen, hükümlü Şerafettin Can Atalay’ın TBMM tarafından milletvekilliğinin düşürülmesi sürecinin, yapılan itirazlara rağmen tamamlanmadığı anlaşılmıştır. Anayasanın açık hükmü.’ Burada Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, Anayasa Mahkemesi’nin kararını bekleyerek demokratik bir tavır sergiledi. Cemil Çiçek’in dönem sonuna kadar bıraktığı ve önceki TBMM Başkanlarının da dönem sonuna kadar öne sürdüğü milli iradenin temsiline olanak sağlayacak içtihat TBMM’de kurulurken, tam tersine, Geçmiş dönemdeki birkaç kötü kararı bekleyerek Numan Kurtulmuş’u ayartıyoruz. Numan Kurtulmuş direnecekse arkasında CHP’yi bulacaktır.

“ANAYASA MAHKEMESİ ÜYELERİ HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMA YAKLAŞIMI GERÇEKTEN AKIL VE LİYAFTAN UZAK BİR YAKLAŞIMDIR”

Bu mahkeme açıkça Anayasa Mahkemesine itiraz ediyor. Kararında ‘gereken değerlendirme’ dedikten sonra Can Atalay’ın bireysel başvurusuyla ilgili olarak, ‘25.10.2023 tarihli ihlal kararına hukuki değer ve geçerlilik atfedilemez, bu bağlamda takip edilmesi gereken bir karar bulunmamaktadır. Anayasanın 153’üncü maddesi kapsamına giriyor.’ Anayasa’nın 153. maddesinin son fıkrasında şöyle deniyor: ‘Anayasa Mahkemesi kararları derhal Resmî Gazete’de yayımlanır. Yasama, yürütme ve yargı organlarının idari makamları ile gerçek ve tüzel kişileri bağlar. İkinci paragraf yok, başka paragraf yok. Herkesi birbirine bağlar. 3. Meclisi bağlar diyorlar, Meclis’i bağlar ama Anayasa’ya rağmen bizi bağlamaz. Anayasa Mahkemesi üyeleri bireysel ve kurumsal olarak buna direneceklerse, gereğini yapacaklarsa arkalarında CHP var. Ayrıca 22. sayfadaki değerlendirmelerin her birinde ‘Anayasa Mahkemesi’nin kararına karşı bizi tehdit ediyorlar, üzücü bir karardır, terör örgütü mensupları da bizi tehdit ediyor, tehditten vazgeçmeyeceğiz’ deniyor. Anayasa Mahkemesi’nin kararını ‘yargı aktivizmi’ olarak değerlendiriyor ve bunu da içeriyor. Şöyle diyor: ‘Bu kararı verirken Can Atalay’ın belgesine bakmadık. Biz Can Atalay’a değil, Anayasa Mahkemesi’nin tüm iş ve süreçlerine düşmanlığımız var. ‘Anayasa Mahkemesi kaldırılmalıdır’ diyen siyasilerin açıklamalarından cesaret alıyoruz. “Biz hukuka aykırı bu yaklaşımı destekliyoruz, yargı krizi yaratmak istiyoruz, devlet krizi yaratmak istiyoruz” diyorlar. Bu devlete ve bu milletin her bireyinin ihtiyacı olan yargının bağımsızlığına, yargının üstünlüğüne ve hukukun üstünlüğüne olan inancına, Anayasa Mahkemesi üyelerini kınama yaklaşımına kimsenin bunu yapmaya hakkı yoktur. Mahkeme akıldan, liyakatten, matematikten ve gerçeklikten kopuk bir karardır.

“YÜKSEK YARGI ORGANININ KENDİNİ BU DURUMUN İÇİNE GİRME HAKKI VARSA DA BU MİLLETE, DEVLETE BUNU YAPMA HAKKI YOKTUR.”

Anayasa Mahkemesi’nin kararına 9’a 5 oyla, bir çekimser oy verildi. Ancak Anayasa Mahkemesi üyelerinin yargılanabilmesi için Yargıtay olarak Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinden 10’unun karar vermesi gerekiyor. 9 üye karar aldı, 6 üye kaldı. 10 üye kendi başlarına nasıl davaya oy verebilir? Ayrıca Anayasa Mahkemesi üyeleri haklarında karar verilecek oturumlara katılamazlar. Eğer katılmazsanız, yeterli toplantı süresi yoktur. Katılmamanız durumunda bu karar nasıl verilecek? O zaman katılan 5 üye, katılmayan 10 üyenin yargılanmasına karar verecek, azınlık çoğunluğu ise toplantıda yeterli sayı bulunmadan yargılamaya karar verecek. Hiçlik tanımlar, akılsızlık tanımlar, gereksizlik tanımlar, havailik tanımlar, cehalet tanımlar. Her ne kadar bir yüksek yargı kurumunun kendisini bu duruma düşürme hakkı olsa da, bu üyelerin bu millete, devlete, liyakatleri olsa bile, bunu yapmaya hakları yoktur.

“NUMAN KURTULMUŞ’UN ‘ADALET OTURUMU’ OLUŞTURMASINI VE TBMM’NİN ADALET KRİZİNİ NASIL BAŞARACAĞINA KARAR VERMESİNİ BEKLİYORUZ”

Önümüzdeki 24 saatte CHP olarak atacağımız adımlar ve beklentiler şöyle: Ben de Numan Kurtulmuş Sayın’ı sabahın erken saatlerinde arayacağım ama yarın tüm grup başkanlarını, tüm grup başkanlarını davet edeceğim. Siyasi parti grupları ile kendi başkanlığında danışma kurulu toplantısı yapacak. Danışma kurulunun toplantıya çağrılması ve içtüzüğün 19’uncu maddesi uyarınca danışma kurulunun yapacağı toplantıda yarınki Meclisin çalışma planı hakkında yeniden karar vermek. Yani biz, uluslararası anlaşmaları tartışmak yerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin özel oturum ve genel tartışma açarak ‘Adalet oturumu’ yapmasını ve içinde bulunduğumuz adalet krizinin nasıl çözüleceğine karar vermesini bekliyor ve talep ediyoruz.

“YARGI KRİZİ KAPALI OTURUMUNDA MİLLETVEKİLİLERİN VİCDANINA ÇAĞRIYORUZ”

Sayın Kurtulmuş’un bu toplantıya karar vermesi durumunda siyasi parti liderleri ve küme liderleri bunu tartışıp karar verecek. Bu toplantının yapılamaması halinde Sayın Numan Kurtulmuş’tan acil randevu talep ediyorum. Akabinde bizzat CHP ‘Adalet Toplantısı’ talebini Meclis gündemine taşıyacak. Bu ‘Adalet Oturumu’nda gerekirse kapalı oturum talep edeceğiz ve 10 yıllık tutanakların yayınlanmasının yasak olduğu kapalı oturumda tüm milletvekilleriyle içinde bulunduğumuz büyük krizin ne anlama geldiğini konuşacağız. Recep Tayyip Erdoğan’ın 1 Mart’ta Amerika’ya verdiği söze rağmen Amerikan askerlerinin botlarının basılmaması, o günkü 550 milletvekilinin kapalı oturumda vicdanıyla karar vermesi, grup kararı ve dayatmaya direnmesinin sonucuydu. Bu yargı krizinin kapalı oturumunda milletvekillerinin vicdanına sesleniyor, oturum açıldığında parti gruplarının Anayasa ve Adalet Komisyonlarından bir temsilci ile cuma, cumartesi ve pazar günleri gerekli çalışmaları yapmalarını öneriyoruz. ve Pazartesi günü Adalet Komisyonu’na havale edilmek üzere bu adli krizin kontrolünü ele alın. Önerilerimizi pazartesi günü çalışma grubunda ve Adalet Komisyonunda dile getireceğiz.

“CHP, MECLİS AÇILDIĞINDA ADALET KONUSUNU GÜNDEME TAŞIYACAK, MECLİS KAPANIRKEN KÜME OLUŞTURACAK SAYIDA MİLLETVEKİLİYLE ADALET NÖBETİNİ DEVAM EDECEK”

Bizim bir dayatmamız yok ama bu yargı krizini çözecek fikrimiz ve irademiz var. Bütün kesimlerin bu irade doğrultusunda hareket etmesini, tüm milletvekillerinin de bu irade doğrultusunda hareket etmesini bekliyorum. Cumhur İttifakı, ‘Kendi aramızda kavga edeceğiz ama sizinle işbirliği yapmayacağız’ diyorsa, önce bu ‘Adalet Toplantısı’nı teklif edeceğiz, eğer yaparlarsa da yapacaklar. Bunu yapmazlarsa, genel kurul önerimiz reddedilirse ‘Adalet Oturumu’nu bu Meclis’te sürdüreceğiz. Meclis kapatılsa bile milletvekillerinin tamamı ayrılmayacak. CHP, daha sonra ikinci bir karara varıncaya kadar Türkiye’deki gelişmeleri değerlendirerek, Meclis’in açık olduğu her saat adalet konusunu gündeme getirecek ve hukuk çerçevesinde mücadele edecek en az 20 milletvekilinin katılımıyla Meclis’te ‘Adalet Toplantısı’ düzenledi. İç düzenlemelerin sınırları dışındaydı ancak Meclis kapatıldığında bir grup oluşturacaktı. Adalet nöbetini sürdürecek. Bu konunun Türk kamuoyuna maliyeti olacaktır. Biz istesek de istemesek de, Türkiye’deki bu tuhaflığı tüm dünya görecek ve CHP, sadece Can Atalay’ın özgürlüğü için değil, bu Anayasayı korumak, bu Anayasaya yönelik darbe girişimini bastırmak için de elinden geleni yapacaktır. Sadece Meclis’te değil, tüm parti gruplarını direnmeye çağırıyoruz, milletvekillerini direnmeye çağırıyoruz. Sorun sadece hukuki değildi, hukukun ötesine geçen siyasi ve devleti tehdit eden boyutları da vardı. Tüm Anayasacıları ve geçmişte tüm Anayasal kurumlarda görev yapmış olanları açıklama yapmaya, tüm akademisyenleri görüşlerini kamuoyuyla, tüm hukukçuları ve tüm toplumu bu soruna yönelik tepkilerini açıkça paylaşmaya davet ediyoruz. Bugün Anayasayı ortadan kaldıranlara karşı sessiz kalma günü değil. Tarih, sessiz kalanları da, direnenleri de yazacak.

“ANAYAYAYI ETKİLEYME CÜRETİ OLANLARA TESLİM VERMEYECEĞİZ”

Tüm halkımızı bu darbe girişimine direnmeye davet ediyoruz. Teşkilatımız, sivil toplum ve meslek kuruluşlarımızın her tepkisini sonuna kadar destekliyoruz. Türkiye Barolar Birliği’nin yarın olağanüstü toplantısını önemsiyor ve girişimlerini destekliyoruz. Bundan sonra onların, sivil toplumun ve meslek kuruluşlarının yanındayız. Onların önünde olmamız gerektiğinde onların önünde olacağız. Tüm milletvekilleri ve CHP’li milletvekilleri, hem asker olarak, onların direnişine karşı, hem de halkın mücadelesine karşı, olması gereken yerde olacaklar. Sokaklarda, meydanlarda direneceğiz, bu hukuksuzluğa teslim olmayacağız. Mücadelemiz büyük bir direnişle başlayacak ve devam edecektir. “Tek adama, onun ittifak ortaklarına, Anayasa’yı darbelemeye cesaret edenlere teslim olmayacağız.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu